26 Şubat 2015 Perşembe

Büyükçekmece 2009


 


Ergün Bacak arkadaşımızın rehberliği ile İKGT'nin aylık gözlem gezilerinden biri olan Büyükçekmece kuş gözlem gezisine 11/01/2009 da gurubun yavaş yavaş Mimar Sinan Köprüsü üstüne gelmesi ile sabah 8,30 da başladık. Köprü üstünde yer yer durarak köprü sonuna kadar ilk gözlemlerimizi yaptık. Başlangıç olarak hoş bir çeşitlilik bizi bekliyordu bu ilk gözlem noktası bize bunu hissettirdi. Fikret beyin çay hazırlatma teklifi ilk molamızın habercisi oldu. Çaylarımızı Mukadder'in getirdiği ve kuzenin yapmış olduğu nefis kakaolu ve tarçınlı kek eşliğinde içerken hep suda ve havada gördüğümüz ayağı kırık ve Fikret bey'in ısrarlı çabaları ve arkadaşımız Ahmet Kütükçü'nün yardımları ile iyileşme çabası içinde olan bir sakarmekeyi sevme şerefine erişmiş olduk. Kafa tüylerinin yumuşaklığı birçoğumuzu cezbetti ve şaşırttı. Gerçi Ergün onun pilavla beraber daha güzel olacağını iddia etti.

Köprü üstünde biraz daha gözlem yaptıktan sonra DSİ Sedde üstüne doğru yola koyulduk. Kapakları n üstünden ve sedde üstünden emektar teleskopla ve dürbünlerimizle ve deneyimli arkadaşlarımızla yaptığımız gözlem çok keyifliydi ve köprü üstündeki düşüncelerimizi destekler kayıtlar atmamıza sebep oldu. Çok kuş vardı çok. İnanılmaz bir hareketlilik söz konusuydu. Artı k herkesin günlerdir konuştuğu yeni kuşu görmemiz gerektiği düşüncesi ile o yöne ;taş ocaklarına doğru yola çıktık. Bir gün önce giden arkadaşların görememiş olduğunu bilmek biraz acaba bizde göremezmiyizi düşündürtse de Ergün'ün Ömer bey'in getirmiş olduğu ses kaydını devreye sokması ile bu düşünce kayboldu. Evrimin iddiası durumun etik olmaması üzerineydi,sanırım haklıydıda. Gerç i kuş orada olmasa işe yaramazdı ama sanırım görmemizi hızlandırdı. Bulunduğu nun söylendiği kayalıkların sonunda kendisi ile karşılaştık ve Göknar Kargası kadar cömert ve nazlanmadan kendisini bize çeşitli pozlar çekebilecek ve bıkana kadar izleyecek kadar gösterdi. Duvar tırmaşık kuşu telaşla yiyecek arama ve bulduklarını mideye indirme telaşındaydı. Bu kadar rahat izlenmesi izleyenlerin bir kısmı açısında 'kolay kuş' tanımlamasını getirse de iyi ki gelmiş diyoruz ona.

Ahmediye İSKİ arıtma tesislerine giderken yol üstünde de gözlem yaptık ve yoğun bir kuş gurubu ile de orada karşılaştık. Gözlem noktamıza ulaştığımızda aynı yoğunluğu orada da gördük. Bahşayiş kuzeyindeki tarlalar da yapılan gözlemde de aynı hareket ve yoğunluk devam ediyordu,yeşil tarlaya biblo gibi dizilmiş ötücü kuğular muhteşemdi. Onlara doğru giden bir avcı bizi korkutsa da sorun yaşanmadı ama etrafta avcılar kol geziyordu. Berrinle beraber yaşadığımız gri balıkçıl macerası güldürdü hepimizi. Son durağımız olan Silivri limanında deniz,rüzgar ve güneş zamanın izlerini barındıran izlemesi keyifli bir doğa eseri yaratmıştı kuşlarında yuvalandığı. Deniz ise bize orada kertik olacak kuşları izleme olanağı verdi. Silivri limanının devamında ise çekilmiş olan denizin oluşturduğu kumlu yüzey çok miktarda kara karınlı kum kuşunun martı çeşitleri ile beraber beslenme alanı olmuşdu. Kum kuşlarını oldukça yakından keyifle izleyerek ve bol bol fotoğraflayarak gözlemimizi bitirmiş olduk.

Erdem ve Özge yi memnun etmenin zamanı gelmişti ve tabii hepimizin memnun olma zamanı. Gözlerimiz bütün gün memnunluk yaşarken midemizi unutmuştuk. Kendimizi limandaki köfteciye attık. Yemek sonunda Durusu da içtiğimiz çorba ve köftenin daha iyi olduğu konusunda hemfikirdik. Uygun güzegahlardaki arabalara dağılarak evlerimizin yolunu tuttuk. İnanılmaz üşüdük ama verimli bol kertikli,keyifli bir gün geçirdik. Başta Ergün olmak üzere herkese çok teşekkürler.

Riva gözlemi 2010

 

1Mayıs’da yolların kapanma olasılığını hesaplayarak biraz erken bir vakitte Levent’te idim.6:30 da Hürmüz geldi.Hülya gelememiş,son anda gelebileceği söylenen Ergün arabada yoktu.Dilek ve Serhat’ın da gelmesi ile Riva’ya doğru yola düştük.Capitol önünde İhsan ve oğlu Güney ile buluşacaktık.Daha sonra daha pratik bir yol önerdi Hürmüz;Riva’da köprü üstünde buluşmak.Yola devam ettik.Acarkent ve Beykoz Konaklarını geçip Riva’ya yöneldiğimiz güzergah üzerinde yoğun bir sis vardı.Görüş mesafesi neredeyse 5-6 metre gibiydi.Çeşitli senaryolar eşliğinde ki bunların içinde sisin içinden şoförsüz bir tır’ın üstümüze doğru gelmesi beklentisini içerende vardı Riva’ya ulaştık.

Kahvaltı yapmak ve İhsan’ı beklemek için pastane’ye girdik.İlk tanıdık sima Selim Şevkioğlu oradaydı.Bize görebileceğimiz türlerden bahsetti ve masamıza konuk oldu.Bir süre sonra Hakan Bey ve Olcay Bey geldiler onlarla da fikir alışverişinde bulunduk görebileceklerimiz ve bizi bekleyenler konusunda.İhsan ve taze kuşçu Güney’in gelmesi ile gözlemimize başladık.

İlk durağımız sazlıkların olduğu dere kıyısıydı.Bülbül seslerinin yoğunluğu ve sabahın dinginliği ile bizi Saz Delicesi ve bütün narinliği ve güzelliği ile taze yeşil ağaçta eşsiz bir görüntü sergileyen Küçük Ak Balıkçıl karşıladı.Bülbül önümüzdeki ağaçtaydı bütün çaba ve sabrımıza rağmen kendisini göremedik.Ses bir yakınlaşıyor bir uzaklaşıyordu.O kazandı biz sadece güzel sesi ile yetinmeye razı olduk.Yoldan yürüyerek ileriye doğru yol aldık bülbül seslerinin eşliğinde.Yeşil Düdükçün,Saz Tavuğu,Kamış Bülbülü kayıtlarımızın devamını oluşturdu.Yabani menekşe çeşitleri,alacalı acı baklalar,pembe,beyaz trifoliumlar zemini kaplamışlardı.Doğa hem renk çeşitliliği,hem de parfüm salımı ile gözlerimize,burnumuza sabah serinliğinde bülbül seslerinin eşliğinde nefis tatlar sunuyordu.Yol kenarındaki taşın üstünde ve duvarın üstünde onları bol, bol izlememize izin veren Boz Kuyrukkakan ve Kuyrukkakan kayıtlarımıza eklendiler.

Ergün ve Nevzat Bey bize burada dahil oldular.Yolda ve daha sonra da arazide sık ,sık Trakuş fotoğrafçıları ile karşılaştık.Her zamanki espri yapıldı;Kuş dan çok Kuş Fotoğrafçısı vardı etrafta.

Riva çayırlarına doğru yöneldik.Elektrik tellerinin üstü Kırlangıçlarla doluydu.Yolda Tarla Çintesi ile dala konmuş Kızıl Sırtlı Örümcek Kuşu arabalardan inip gözleme orada başlamamıza sebep oldu.Daha sonra gün boyunca birçok yerde Kızıl Sırtlı Örümcek Kuşu’na rastlayacaktık.Her yerde Ötleğenler beyaz çiçeklerini açmış Laden lerin arasına girip çıkıyorlardı.Yuva hazırlıkları vardı büyük ihtimal,onlarla birlikte Kırlangıçlarda tepemizden hiç eksik olmadı.

Arabaları bıraktık ve çayırlık alanın içine doğru ilerledik.Yerlerde beslenen Orman Toygarı,Bozkır Toygarı uzun süre onları izlememize izin verdiler.Etraftaki dalların,çalıların üzerinde Maskeli Ötleğen,Akgerdanlı Ötleğen,Kiraz Kuşu,Çayır Taşkuşu, Kır İncirkuşu kayıtlarımızın devamını oluşturdu.Daha sonra bol miktarda göreceğimiz Aladoğanların ilkleri ile burada karşılaştık.Araziye çıkan Kuş Gözlemcisinin istek ve dilekleri bitmez,biz bu kuşu ah birde tele konmuş görseydik,doya doya izleseydik.Eh 200-250 metre sonra buda gerçekleşti.Elektrik tellerinde birkaçı konmuştu.Hem fotoğraf çektik hem bol, bol izledik.Bu kuşun sonraki sürprizi bizi daha mutlu etti.Hürmüz tellerin altındaki çıplak alanın ki minik bir tepe oluşturmuş bir alandı bu Arı Kuşlarının yuvası olduğunu söyledi.Şimdi görünen yuvaların bozulmuş olduğuydu.

Arazinin içine doğru daldık.Hep etrafa yada gökyüzüne bakmıyorduk tabi ki,yerdekilerde bizi çok ilgilendiriyordu.Daha önce yeşilinden başkasını görmediğimiz şaşırtıcı güzelliği ile Peygamber Devesi elden ele dolaşarak bizlerle mecburi bir tanışma faslı yaşadı.

Arabaların olduğu yere doğru alanın içinde geniş bir yuvarlak çizerek ilerledik.Akgerdanlı Ötleğenler yine çalıların üstündeydi.Biraz ilerisinde Karabaşlı Çinteler kısa aralıklarla çalıların tepesinde dizilmiş ötüşüyorlardı.Güzelliklerine hayran kalarak bol,bol gözlemledik.Siyah ve sarı renklerin bu kuşların üzerindeki gözlere şenlik olan estetik görüntüsü uzun süre bundan bahsederek onları izlememize sebep oldu.

Yukarıdaki düzlük alana çıktığımızda Aladoğan sürprizi ile karşılaştık.13 Aladoğan önümüzdeki alana sortiler yapıp topladıkları avlarını havada ağızlarına götürüp yemekle meşguldüler.Biz umurlarında bile değildik.Dişi ve erkek Aladoğan farkını bu beslenme şölenini izleyerek özümsedik.Ergün’ün deyimiyle ;evet Aladoğan izlemeye doymuştuk.Her tarafta kırlangıçlar uçuyordu.Bizler bu şöleni terk edip sazlıklara inmek için arabalara yöneldik.Orada Riva gözlemimizi sonlandırıp,devam eden göçü izlemek için Sarıyer keskin viraj’a gidecektik.

Kuşların dışında bu alan otsu ,bodur bitkilerle,yumrulu ve soğanlı bitkilerle doluydu.Yabani menekşe ,geranium çeşitleri,mis gibi kokan asa otları ile ,genista iydialarla,ranunculuslarla,fiğ çeşitleri ile doluydu ve Ladenler her taraftaydı.Dip kısımdan yukarıya doğru çıkarken yer yer sümbüllerde gördük.

Yol üstünde dereye yakın yerde sürünücü trifoliumlar büyük bir alanı kaplayarak pembe bir zemin oluşturmuşlardı.Güneşinde etkisi ile etrafa nefis bir koku yayılmıştı onlardan gelen.

Sazlık kenarında Yeşil Düdükçünlerle tekrar karşılaştık.Aralarında birde Dövüşgen Kuş vardı.Saz Kamışçını ve Kamış Bülbülü seslerini dinledikten sonra Riva’yı yakın zamanda tekrar gelme arzusu içinde bütün bu güzellikleri ile bırakıp Sarıyer’e doğru yola koyulduk.

Cemil Bey her zamanki yerinde su deposunun üstündeydi.Bir kısmımız aşağıda bir kısmımız yukarıda Cemil Bey’e eşlik ettik.Serhat Bey ve Hami Bey geldiler.Yoğun bir göç olmasa da Bozkır Kartalı,Küçük Orman Kartalı,Büyük Orman Kartalı,Arı Şahini,Kara Çaylak,Yılan Kartalı,Şahin,Aladoğan,,Kerkenez izlediklerimiz arasındaydı.Sabah geçmiş olan Pelikanların güzelliğini Cemil Bey’in anlatımıyla yaşadık.

Bir kısmımız Hami Bey ve Serhat Bey’e eşlik ederek Cılıbıt görme isteği ile Garipçe’ye gittik.Görmeyi başaramadık ama köyün içinden geçerek yola çıkmaya çalışırken Kuyrukkakan ve telde tünemiş iki Üveyik günün son gözlemleri oldu.Köy çıkışında çevrelenmiş bir arazinin kapı girişinin üstündeki betondan yapılmış boğaz köprüsü görüntüsü,köprü yapma isteğinin pek de yeni çıkmış bir karar olmadığının göstergesi gibiydi.Her yerde bir satılık tabelası vardı nerdeyse.

Göç noktası, manzarasının güzelliği sebebi ile bir çok ziyaretçi barındırıyor gün içinde.Hafta sonu olmasından dolayı ziyaretçi sayısı diğer günlere nazaran daha çok oluyor.Genelde gelenlerin eğilimi arkadaki manzarayı fon olarak kullanıp fotoğraf çektirmek.İlginç olan son zamanlarda ziyaretçilerinin;nefis bir manzarası var köprü çok güzel yere yapılıyor demesi.

Bütün günün güzelliğini bu cümlelerin ve gerisindeki düşüncelerin bozmasına izin vermedik.Güzel ve verimli bir gün geçirmiştik.Bol ötücü azımsanmayacak kadar da yırtıcı bir o kadar da çiçek,böcek görmüştük.

Tüm bu güzellikleri anı defterimize,hafızalarımıza yazıyoruz ilerde göremeyecek olanlara
anlatmak için

Belgrat ormanı gezisi


 

Sabah 8:00 da Orman Fakültesi’nin önünde toplandık.Bahar Hanım gezimizin sürpriz ismi oldu hepimizi sevindiren.8:30 da Neşet suyundan girdik,arabalarımızı park ettik.5000 m.lik büyük bir tur atmak ve yeni hedefe yönelmekti amacımız.Hedefimizi daha sonra belirledik genel istek üzerine.
Bu sefer gurubumuzda Güney’den daha genç bir geleceğin kuşçusu vardı;Nevzat bey’in oğlu 8 yaşındaki Görkem.Bütün gezi boyunca bizlerle uyum içinde kuş gözlemlemeye,sorularıyla bilgi edinmeye çalıştı.Gelecekte iyi bir doğa sever ve kuşçu olacağı kesin.Ailesini kutluyoruz.
Gözlem gezimiz sıcak,güneşli bir hava altında gerçekleşti.Orman içinde olduğumuz için sıcaklığı pek hissetmedik.İnsan kalabalığına rağmen etrafta bol miktarda kuş vardı.Tür olarak çok çeşit olmasa da sayıca fazla kuş vardı.Küçük ağaçkakan,Bahçe Tırmaşıkkuşu,Sıvacıkuşu,Alaca Sinekkapan bizi peşinde koşturan kuşlar oldu görmek için.
İlk kuşumuz Çıtkuşuydu.Kızılgerdan genci yerde yiyecek arama telaşındayken ona bakan 12 insanı fark etmedi bile.Büyük kamışçın sazlıkların başladığı yerde ilk gördüğümüz kuşlardan bir diğeriydi.Karabaşlı Ötleğen önce sesini dinletti,sonra kendisini ağaçtan ağaca atlarken onu yakalayıp izleme anında zoru başarmanın keyfini yaşattı.
Yürüyüşümüzde zaman zaman yoldan ayrılıp,gölün yanına doğru iniyorduk.Gölün yakınındaki Gürgen ağaçlarının üstünde birden fazla Sıvacıyı telaş içindeki halleriyle bol bol izledik.Henüz son halini almamış bir Ağustos böceği hepimizin ilgisini çekti.Ergün’den kuşların dışında böceklerle ilgilide bilgiler edindik.
Bütün kuşlarda telaş vardı.Yuva ve yavru telaşı,yiyecek telaşı.Onlar ağaçlarda bu telaşı yaşarken,ağaçların altında da İstanbul halkının farklı kesimlerinden gelmiş insanlarının biraz nefes almak adına spor yapmak,oyun oynamak,piknik yapmak telaşı vardı,ızgara kokularının ve yoğunluktan kaynaklanan kendi gürültülerinin eşliğinde.Suda kuş görme isteğimiz bir adet Karabatak ile sınırlı kaldı.Suyun üstü yer yer geçmiş ve yeni yeni açmaya başlayan beyaz Nilüferlerle sakindi ve kendini çevreleyen sazlar ve söğütlerin eşliğinde huzurlu bir seyirlikti.Zaman zaman yolun üst kısmına çıkıp ormanın girebildiğimiz içlerine doğru yol aldık.Bol miktarda İspinoz,sık sık önümüze çıkan Alakarga ,yer yer Çıvgın,Kızılgerdan,çoğunlukla Büyükbaştankara,Mavi baştankara sesleri eşliğinde yürüyüşümüzü sürdürdük onlarıda keyifle izleyerek.
Orman içinden tekrar yola indiğimizde piknik yapan insanların hemen yanı başında oraya buraya koşturarak yiyecek arama telaşında ve etrafın hiç umurunda olmadığı Öter Ardıç heyecanlı bir izlence oldu.
Öğle saatlerinde hepimiz biraz dinlenmek ve bir bardak çay içebilmek isteği ile kır düğünü telaşındaki restoranda bir süre oturduk.Bahar Hanım’ın yeni alan tanıma gezileri teklifi üzerine sohbet ettik.Dinlence sonrası hedef rotamızı belirledik ;Atatürk Arboretumu.
Belgrad Ormanında gezi boyunca kuşların yanı sıra hem ağaçlardan,hem bitkilerden bahsetmiştik.Etrafta uçuşan kelebekleri de gözlemliyorduk Bahar Hanım ve Ümit Bey bir yandan onları fotoğraflıyorlardı da.Herşey paylaşılmıştı.Arslan Bey de kuşları fotoğraflıyordu bize göstermek ve tanımlamak için.Kocabaş’ı defalarca gördük ama bir çoğumuz dürbünlerimizle izleyip keyfini süremedik.Gezi boyunca ara ara hep gördük.Tür olarak bizi Arboretumda da yalnız bırakmadı.Bize heryerde güzel ötüşüyle bulunduğumuz ortamların huzurunu hatırlatan bir diğer kuşda Kara Tavuk oldu.
Arboretumda sakinlik,çalışanlar,birkaç insan,bol ötücü,bol kelebek,bitki çeşitliliği ve sadece biz vardık.
Otların kelebeklerin kullanacağı beslenme ve üreme döneminde kesiliyor olmaları bizleri üzmüştü.Yollardaki otlar olabilirdi belki ama orman altının kesilmesi kabul görecek gibi değildi.
Günün yorgunluğunu Arboretumdaki göletin yanında kısa bir gün değerlendirmesi ve yanımızda olmayan arkadaşlarımızı anarak ve 19-20 Haziranda Enez’e yapacağımız gezinin planlarını yaparak attık.

Saat 16:15 de sıcak pazar gününde ağaçların serinliğinde onlarıda selamlayarak,kuş dostlarımızın hangilerinin etrafta olduğuna bakarak keyifli,huzurlu bir gözlem gezisini daha bitirmiş,evlerimize doğru yönelmiştik.Gözlem gezisine katılan ve bilgilerini paylaşan herkese teşekkürler.

Samsunda Toplantı Ağustos 2010


6 Ağustos akşamı 23:30da Hürmüz’ün arabasında Ergün,Sercan,Dilek ve Canan toplam beş kişi olarak yola çıktık.Ergün ve Hürmüz yolu paylaştılar.Artık Ergün usta şoför. Otel’e ulaştığımızda toplantı katılımcıları tamamlanmış oldu.Kahvaltı sonrası toplantımız başladı.

İlki gerçekleştirilecek olan bu göç izleme projesinin amacı;Karadeniz bölgesinde göçmen su kuşlarının korunması için bilimsel altyapının iyileştirilmesi,bunun için göçmen su kuşlarının göç yollarındaki önemi konusunda bilgi toplanması,bu bilginin yaygınlaştırılması ve gözlem kapasitesinin arttırılması.

Sayım yapılması düşünülen bölgeler ve sayım gurubu sorumluları şöyle sıralanmıştı:

Ergün Bacak-Marmara(İKGT)

*Terkos Gölü

*Sakarya Deltası

Mustafa Erturhan-Batı Karadeniz

*Amasra Kıyıları

*Sakarya Deltası

Kiraz Erciyas-Orta Karadeniz(OMÜ-OAM)

*Sinop Kıyıları

*Kızılırmak Deltası

Projeye maddi destek Hollanda tarafından veriliyor.Wetlands İnternational projeye destek veriyor.Sayım aynı anda Romanya,Bulgaristan,Ukrayna,Gürcistan ,Rusya ve Türkiye olmak üzere Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerde yapılacak.

Sakarya Deltası belki paylaşılarak sayılacak o yüzden iki gurubunda listesinde görünmekte.

Bu sene yapılacak olan bir pilot çalışma.

Tüm bunlar ve projenin sorunları,avantajları,geleceğe dönük durumlar, fikirler ve sorular,öneriler çerçevesinde projeyi gerçekleştirmek ve çözümler bulmak adına tartışıldı.

Her gurubun sayım sorumlusu kendi bölgesi hakkında bilgi verdi.Kiraz Erciyas Sayım metodolojisi hakkında bilgilendirme sunumu gerçekleştirdi.

Toplantı akşam 17:00 de bittiğinde herkesin ortak isteği deltayı görmek oldu.Arabalara doluştuk ve Cernek yolunu tuttuk.

Halkalama istasyonundan önce sık, sık durup gözlem yaptık.Leylekler çok yakınımızdaydı ve akşam yemeğiyle meşguldü.Çok miktarda Çeltikçi genci ,erişkini bir arada sulak alana yayılmışlardı.Çıkrıkçınlar onların az ilerisindeydi.Bütün balıkçılları çok kısa aralıklarla görme ve izleme imkanı sunuyordu arazi.Sayıları azımsanmayacak kadar çok olan yukarıdaki guruba kısım, kısım eşlik eden balıkçıl Küçük Ak Balıkçıldı.

Gözlem kulelerinin hepsini ziyaret ettik.Kulelerden kuşların dışında bir Çakal ailesini izleme fırsatını da yakaladık.Mandalar ve inekler,koyunlar yol boyunca hep karşımıza çıktılar.

Delta’ya ilk merhabamızı dedik böylece saat 21:00 da otele dönüp akşam yemeğimizi yedik,bütün gün hazırlık telaşının sürdüğü, tam yanımızda gerçekleşen düğünün neşeli kalabalığı eşliğinde.Denizin iyot kokusu yorgunluğumuzu almaya yetmişti.Odalarımıza çıktığımızda saat 00:30 u gösteriyordu.Ertesi sabah 5:00 da lobide buluşup tekrar Delta’ya doğru yol aldık.Kahvaltı için bir kahvede mola verdik den sonra Deltaya ulaştık.

Dün durduğumuz noktada tekrar durduk.Sabahın telaşı deltayı sarmıştı.Kurbağaya odaklanmış gece balıkçılı arabalarla burnunun dibinde duran insanları hiç önemsemedi bile.Dünkü yoğunluk aynı şekilde devam ediyordu çeşit azalmamış artmıştı.Gözlem kulesine geldiğimizde (önünde toplu fotoğraf çektirdiğimiz ) sol arkadan 2 adet Turna’nın süzülerek bize doğru gelişi Turna’yı çok fazla göremeyen ki hele bu kadar yakın , bizleri heyecanlandırdı.Arkası durmadı ve biz dört çift Turnayı gözden kaybolana kadar keyifle izledik.Çok miktarda Leylek vardı konmuş,uçar halde merakımız cevap buldu Kara Leyleklerde diğerleri kadar yoğun olmasa da göründüler.Daha sonra öğrendik Kara Leyleklerin ziyaretçi merkezine yakın bölgede üreme alanları varmış.

Önceki akşam uğradığımız gözlem ziyaretçi merkezine tekrar uğradık.Dolgu kuşları,alanı tanıtan fotoğrafları gördük.Ortak çalışma ürünü bir manda heykeli alanın plastik objesi olarak ,doğanın yarattıklarına aykırı insan eliyle yaratılmış malzemesiyle kendi halinde mekana dahil olmuş bir sanat eseri olarak yoğun kuş populasyonunda sıkça karşılaşılan manda’ya atıfda bulunuyordu,içerde sergilenen doldurulmuş kuşlara eşdeğer.

Deltada insanlar,kuşlar,mandalar,koyunlar,inekler,böcekler,bitkiler huzur ve uyum içinde ortak bir yaşamı paylaşıyorlar.Yakın civardaki insanlarda alana sahip çıkmış,Samsun un girişinde sizi Samsun için önem taşıyan ve gezmeniz gereken,görmeniz gereken yerler tabelalarla tanıtılıyor.Samsunlular Kuş cennetleri olduğu için şanslı.Kuş Cenneti de uzun yıllardır onu kollayan,koruyan,çalışmaları ile bilime hizmet eden ekibi ile şanslı bir cennet.

Kuş cenneti tanımlamasını kim koymuş bilmiyorum ama ismi kendisiyle bu kadar mı uyumlu olur bir alanın.Cennet huzur’un tanımı ve buralarda huzur’u bulabilirsiniz,oraya adını veren bin bir ötüşün,uçuşun sahibi konukları sayesinde.

Cennetin devamlılığını sağlayan,kollayan, emeği geçen herkese teşekkürler.

Zonguldak ekibi başka yerlere de uğrayacakları için hemen yola koyuldu.Bizler Bafra pidesini tadıp,üstüne de nefis,hazır olmayan el emeği dondurmalarımızı yedikten sonra İstanbul’a doğru yola koyulduk.Yoğun bir trafik bizi İzmit de karşıladı.Dopingimiz çok kuvvetli olduğu için moralimizi hiç bozmadık.Yolda gelirken İKGT’nin yapması gerekenler,önümüzdeki sezonun içinde gerçekleşmesi olası projeler tartışıldı konuşuldu.

Yoğun bir dönem bizleri bekliyor.Keyif ve huzurla gurubu bir ileri taşıyarak bu sezonun geçmesi dileğimiz.Hem kuşlara hem kendimize sahip çıkarak.

Eylül 2010 gala gölü


Hürmüz'ün arabasında buluşup yola çıktığımızda saat 24:30'u gösteriyordu.Enez'e ulaştığımızda ise saat 5:00 olmuştu.Çevrede sadece köpekler ve girişte bizi karşılamasını umduğumuz ama otel önünde sesi ile varlığını hissettiğimiz Kukumav vardı.Otelde görevliyi bulamayınca Ergün'ü aradık ve kamp yerine gitmeye karar verdik.Kamp yerine ulaşmamız vakit aldı,yeni yapılan yolun zorlu etabı sonunda İhsan'la karşılaştık ve Enez de kahvaltı yapıp toplanmanın daha iyi olacağı fikri ile dönüş yaptık.Saat 7:30 gibi nerede ise herkes toplanmıştı.Kahvaltı ve tanışma gerçekleştikten sonra Dalyan'a doğru yola çıktık.Yol üstündeki göletlerde durup gözlem yaptık.Deniz börülceleri sonbahar tonlarına dönmüştü.Kıyı kuşları besleniyorlardı,ötücü kuşlarla beraber.
Saz Delicesi gün boyu listedeki gördüğümüz diğer kuşlarla beraber bizi hiç yalnız bırakmadı.Sayıca çok fazla kuş yoktu ama çeşit olarak fena sayılmayacak bir gördüğümüz kuşlar listesi çıktı.Çayır Taşkuşu,Kuyrukkakan,Boz Kuyrukkakan,Benekli Sinekkapan (ki özellikle çok miktardaydı),Söğüt Bülbülü çok sık karşımıza çıktılar.Sahile ulaştığımızda karşımızda çarşaf gibi berrak bir deniz vardı.Sonbahar başında yaza veda etmek isteyenleri sevindirecek derecede bir ısı ile.Bahriler ve Martılar ve çok sayıda Yunus keyfini sürmekteydi denizin ve yazdan kalma sıcaklığın.Görenlerin yalancısı olarak ve görememiş olmanın üzüntüsü ile anladıkki kıyıya çok yakın Akya'nın sudan zıplayışı günün bol sürprizli olacağının sanırız habercisiydi.

Gala Gölü ve kamp alanına doğru yol aldık.Sabah bizi zorlayan yolu bir de gün ışığı ile görmüş olduk.Yol eski kodundan nerede ise en az 40-50 cm. doldurulmuştu.Yol çalışması vardı.Yeni yapılanlar sadece bunlar değil.Göl'ün kıyılarında çok sayıda alanda dolgu alan var ve tarla oluşturma çalışmaları devam etmekte.Ertesi gün Hürmüz'le beraber konuştuğumuz meraklı bir avcı'nın verdiği bilgilerde pek iç açıcı değil.Gala Gölü'nün ilerisinde Karpuzluk denilen bölgede avcılık yasak olduğu halde ve üstelik av mevsimi dışında çok miktarda ördek avlanıyormuş.Söylediğine göre bu katliam,yasağı kontrol etmesi gerekenlerin gözü önünde oluyormuş.Ancak çuvallara sığacak ölçüde bir avlanma gerçekleştiriliyormuş.Bütün sulak alanlar ve korunması gereken yerler gibi buranında sorunları büyük ve daha da büyüyecek gibi görünüyor bundan sonra.

İnekler,keçiler etrafta arasıra eşlikçileri olan kuyruksallayan çeşitleri ile beraber,az sayıda gördüğümüz mandalarla beraber suda Balıkçıl çeşitleri ile beraber heryerdeler.

Yol ,daha önce alana gözleme giden arkadaşlarımızın da belirttiği gibi yer ,yer çok bozulmuştu ama yağmur yağmadığı ve kuru bir hava olduğu için gidilebilir durumda şimdilik.Hürmüz moda deyimle''off road'' lara katılabilecek deneyimi buralarda kazandı.Göl kıyısı ve çevresi kalabalık kuş gurupları ve türleri ile doluydu.Küçük Karabatak azımsanmayacak bir sayıda listeye dahil oldu.Herzamanki gibi hepimizi hiç şaşmaz bir biçimde heyecanlandırdı Pelikanlar ve Kuğular.Her iki gün de Pelikan izlemeye doyduk.Her izleyişimizde de tarih öncesi zamanlarda yolculuktaydık.Akşam üstüne kadar hep göl etrafında kaldık.Hazar Sumrusu nu hemen hemen her yerde gördük.Kendini görmediğimiz anlardada sesini duyduk.Bir ara kamp alanını ziyaret ettik.
Öğle yemeğini ve akşam üstü atıştırmalarını arazide kuş gözlemleyerek yaptık.Gölün üstü,kenarları sarı küçük Nilüferlerle ve yer, yer açmış Beyaz Nilüferlerle,Sazlarla doluydu.Sarı ve yeşil'in tonlarında beyaz Küçük Ak Balıkçıllar,Büyük Ak Balıkçıllar,Pelikanlar ve Kuğular doğa ananın becerisini açık hava sergisi ile izlencemize sunmuştu.Ta uzaklardan biz, kuşları görmeye gelmiştik,onların güzelliği ile beraber yaşadıkları yerlerin güzelliği,mevsimin getirdiği sürpriz görüntülerle beraber gözlerimizden unutulmayacaklar listesine eklenerek hafızamıza kaydoldu.Cılıbıtlar,Sakarmekeler,Kumkuşları,Yeşilbacak ve listemizdeki diğer kuşlar olduğu sürece bu alanlar böyle güzel rengarenk.Onlar fazlalık canlıları yiyerek,tohumları taşıyarak alanı revize ediyorlar.Alan olmayıncada onlar yok.Her ikisinin eksikliği bizlerin de zamanla eksilmesi demek.Tüm bunların düşünceleri ile gezdik gün boyu.Hepimizi arabalardan dışarı atan sürprizlerden biride hiç umursamadan tepemizde uzun dakikalar her halini cömertce sergileyerek uçan Ak Kuyruklu Kartal oldu.

Herkes çok yorulmuştu günü en çok kuşun olduğu kıyıdan gölü gözlemleyerek noktaladık.Ergün hocamızdı bizlerde öğrencileri.Aynı soruları hiç bıkmadan defalarca soran herkese anlattı.Yeni katılımcılar hem ilgiliydiler,hem de kısa sürede kuşları kaçırmadan nasıl gözlem yapılabiliri öğrendiler.Otele ve kamp alanına dağıldık gecemizi geçirmek üzere.Ertesi güne erken başlayacaktık artık dinlenmek gerekiyordu.

Ertesi gün rotamız Enez de Dalyan çevresiydi.Önce kamp alnına gittik bizde kalmış bazı malzemeleri Soner'e teslim etmemiz gerekiyordu iyiki gitmişiz.Dönerken Aslı yol kenarındaki kuru ağaca bakın diye bizi uyardı.Arabadaki bir çoğumuzun ilk defa gördüğü Alaca Ağaçkakan'lar kuru dalların altındaki zararlıları yemekle meşguldü.Ağaç krem rengi ,onlar ağacın üstünde kontrast tonlarıyla iyi bir seyirlikti.Enez'e ulaştık ve yol kenarındaki sulak bölgede uzun bir gözlemden sonra,deniz tarafına doğru yöneldik.Yol boyunca bol ötücü gördük.Yürüyerek bir süre gözlem yaptıktan sonra tekrar yol kenarındaki sulak bölgeye geldik.Ergün'ün anlatımları ile orada tam bir kıyı kuşları dersi aldık.İhsan'ın oğlu Güney,Feridun Bey'in iki sevimli meraklı kızı gelecek için umut veren katılımcılardı.Merakları,öğrenme hevesleri onlara anlatmaya sıkılmayanlarca hep doyuruldu.Gelecekde aramıza katılacaklar çekirdekten yetişiyor artık onları bilinçlendirmek isteyen ailelerinin sayesinde.Yeni katılımcılarımızdan Burçin Demirkan ve Akdoğan Özkan ve İnci Türkoğlu'na aramıza hoşgeldiniz diyoruz.Onları toplantılarımıza da bekliyoruz ve tabiki diğer kuş gözlem gezilerimize de.Kısa bir alan keşfinden sonra herkes dönüş yoluna hazırlanmak üzere yemek molası vermek için Enez'e doğru ayrıldı.Hürmüz ve benim yol arkadaşlarımız kazı alanını ziyaret ettiği için biraz daha zamanımız vardı.O zamanı yol kenarındaki sulak alanda geçirdik.Kıyı kuşlarının hemen dibinde ses çıkarmadan bekledik en fazla 5dk. sonra geldiler.Çalının arkasındaki bizler bir süre sonra çok hareket etmediğimiz müddetçe etraftan bir parçaydık.Bu bizim işimize yaradı keyifle 3 m. den dürbünle onlara baktık.Teleskop keyfinde bir gözlem oldu.Tüylerinin dizilişini,gözlerini,bacaklarının narinliğini,renklerinin ayrıntılarını görmek iyi bir Trakuş fotoğrafına bakınca aldığımız hazza eşdeğerdi.Zaman,zaman duyduğumuz silah sesleri sıkıntı vericiydi,gözlem sırasında vurulmuş ve bırakılmış dişi bir Yeşilbaş bile bulduk.Tuğba hocasına götürmek üzere aldı.Aynı silah sesini tekrar duyduğumuzda bizimde gözlemimiz son buldu.Önümüzdeki kuşlar uçup gitmişti.Yol arkadaşlarımız olan Hülya ve İnci'yi alarak yola koyulduk.İnci yol boyunca çevredeki arkeolojik değerlerle ilgili bizi bilgilendirdi,yoldan geçerken görülen Tekirdağ Tümülüslerini gösterdi.Akşam 18:30 gibi İstanbul'a ulaşmış olduk.Yorgunluğumuza değecek bir gözlem gezisi olmuştu.Organizasyonu özveri ile gerçekleştiren Hürmüz'e,sorularımıza bıkmadan,usanmadan cevap veren Ergün'e,Enez ve Göl etrafında yol rehberliği yapan arazi deneyimlerini ve kuş bilgisini bizimle paylaşan Ömer Bey'e ve gezimize katılan herkese çok teşekkürler.
Hepimizin dileği alanı daha fazla bozulmadan ileriye taşıyacak insanların çoğalması ve bilinçlenmesi

Büyükçekmece şubat 2011


 

Sabah 8:00-8:30 arası Mimar Sinan Köprüsü üstündeydik.Kuvvetli poyraz vardı.Sabah saatlerinde hafif olan yağış,9.00'a doğru etkisini kaybetti.Görüşde problem yoktu açık bir görüş vardı.
Köprü üstünde yaklaşık 1-1,5 saat teleskop ve dürbün yardımı ile gözlem yaptık.Sedde tarafına geçmedik.Su, kapakların en üst seviyesine kadar gelmişti,kuvvetli rüzgarın oluşturduğu dalga etkisiyle kapaklardan taşmaktaydı.
Şahin,Gökçe Delice,Suna,Kaşıkgaga,Kızılbacak,Kılkuyruk,Gümüş Yağmurcun,Karasırtlı Martı'yı diğer bir kaç türle beraber köprü üstünden gözlemledik.Daha sonra Taş ocağı ve Bahsayiş tarafını gözlemledik.
Kuvvetli poyraz, kuşları göremeyeceğimiz noktalara itmişti ya da avcı baskısı onları bölgeden uzaklaştırmıştı diye düşündük.Kuş türü sayısı tahminlerimizden aşağıdaydı.Bahsayiş tarafındaki setlerin aralarında dolgu ile yeni bir yol oluşturulmuştu.Göl etrafında bulunan ağaçların sayısı her gözlemde biraz daha azalmakta.
Viyadük altında çadırlı kamp yapmış birkaç avcıya rastladık.Sayıları en az10-15 kişi kadar, kıyıdan olta ile balık avlayanlara rastladık gözlem yaptığımız noktalar üzerinde.
Bu sefer silah sesi çok duyduk diyemiyoruz ama bir gün önce hava oldukça güzeldi ,neler oldu bilmiyoruz.İsteğimiz belki Kuğu ya da şu meşhur Ak Yanaklı Kaz'ı(biz istedik olur ya da olmaz) ,Kılıçgaga ve Büyük Karabaş Martı'yı görmekti ama olmadı.Hava ve diğer etkenlerden göremedik ama gözlem alanlarımızdan birini yine kontrol etme şansını yakalamış olduk.
Gözlem gezimizi 13:00 da Büyükçekmece'de deniz kenarındaki gözlemimizle noktaladık.
Bir alıntı:
''İnsan uygarlaşmadan önce,yaşamak için avcılık yapmak zorundaydı.Günümüzde,beslenmemize gerekli eti elde etmek için kurulan çiftlik ve tesisler bulunmakta.İnsanın ne karnını doyurmak ne de hayvandan elde edilen post,boynuz gibi diğer şeyler için avlanmaya ihtiyacı var.Sadece zevk olarak yapılan avcılık konusunda siz ne düşünüyorsunuz?''(Kuşlar Bize Ne Söyler?Filiz Özdem-syf.71)

Riva kuş gözlem2011



Sabah 8:00 -8:30 civarı Riva’da börekçide buluşuldu.İlk gözlem alanımız olan Riva çayırı kıyısına gidildi.Sabah sessizliğinde Bülbül,Mavi Baştankara,Maskeli Ötleğen sesleri eşliğinde gözlemimize başlamış olduk.Çay kıyısı oldukça hareketliydi.Kamış Bülbülü,Büyük Kamışçın,Erguvani Balıkçıl,Küçük Balaban,Saz Delicesi ve diğerleri buradan listeye girdi.Alana yaklaşırken Yeşilbaş erkeği'ni suya inerken gördük.Ördek açısından daha ilginç bir sürpriz gözlem ortalarında karşımıza çıkacaktı.Sumru sunumunun ardından Ak Kanatlı Sumru’nun suyun üstünden ufak dokunuşlarla yumuşak uçuşunu izlemek sağlama yapmamıza imkan tanımış oldu. Bataklık Sumrularının, Deniz Sumrularından daha yumuşak kanat vuruşlu olduğunun tekrar bilgisini de burada aldık.Ebabil, Kırlangıçlar'ın arasından kendi payı olan böcekleri,sinekleri topluyordu.Yol kenarında dördü bir arada Alaca Balıkçıl’ların derdi de sabah kahvaltısı idi alanı paylaştığı Küçük Ak Balıkçıllarla beraber.Gencinden yetişkinine çeşit sunan bizi hiç önemsemeyen,ürkmeyen bu kuşları uzun uzun izledik.
Çayırlara çıkarken yol üstünde kendine ,özel ev bahçesini seçmiş Bahçe Kirazkuşu’nu,üst yolda Taşkuşu’nu ve kendine seçtiği alanı kimseye kaptırmak istemeden yerden nevalelerini toplamaya çalışan Kızıl Başlı Örümcekkuşu'nu tam arkasındaki çit’in üstünde duran kahverengi donlu Guguk kuşu'nu listeye ekledik.

Ala doğanlar geçen sene gördüğümüz düzlükte sabah besinlerini topluyordu havada asılı kalarak onları yiyordu.Yılan Kartalı,Küçük Orman Kartalı,Arı Şahini,Kerkenez,Leylek,Kara Leylek yoğunluğu göçün Riva’daki durumunu gösterdi.Kızıl Gerdanlı İncir kuşu sadece göç sırasında görülebilen türlerden olması ve gün içinde bizi nerede ise hiç yalnız bırakmaması açısından ayrıca mutlu etti.Çayır Taşkuşu,Taşkuşu,Kızılkuyruk,Sinekkapan çeşitleri,İncir kuşu çeşitleri çayırlık alanlarda gözlerimizi doyurdu.

Sahile indiğimizde bakacağımız kıyıda Küçük Halkalı Cılıbıt'ı görecektik

Arı kuşları gün boyu üstümüzden aralıklarla geçtiler.Oldukça yakın uçuşları ile kendilerini detaylı izleme fırsatını yakaladık.Yürüyerek girdiğimiz alanlarda mandalarla Sarı Kuyruk Sallayan’ların yarenliğini izledik.Bu seferki Riva gezisinde daha önce görmediğimiz kadar çok manda ve serbest dolaşan,güneşlenen atlara rast geldik. Gün boyu bol ötücü gördük.

Koruganların bulunduğu bölgeden Karadeniz’e bakmak ve ilerideki küçük adacığı kontrol etmek için Cemil’in rehberliğinde yar’ın üstüne gittik.Adada kışdan kalma bir konuk, martı ve tepeli karabatakların arasında barınmaya çalışıyordu.Çok uzaktı ama tanımlanabilenPufla(erkek) diğer kuşların taciziyle ya kıyıya geliyor,ya suya giriyordu.Günün ikinci ördek sürprizi idi kendisi.Ada'nın karşısında bizim bulunduğumuz yar'ın üstü maki bitkileri ile kaplı.Bu bitkiler'in bir kısmı dikenli,kumullara özgü bitkiler ve zamanı geldiğinde meyveleri olan bitkiler.Karadenizden gelen göç kuşlarının ilk uğrak yeri imiş.Önemli bir alan.Müthiş bir peyzaj var heryerde.Bir yer ormanlık,başka bir yer makilik,bunların arasında geniş açık alanlar.Riva içinde barındırdığı endemik bitkileri ile de önemli.

Hemen üstünde eski ahşap bir ev var tabi karşısında eski evin tüm estetik duruşuna inat çirkin bir yeni ev.Riva çirkinliklerin baskısıyla karşı karşıya.

Çayırlık alana çıktık tekrar ve yolun sağ tarafından aşağılara ve iç kısımlara doğru yürüyerek gittik.En iyi gözlem böyle yapılırdı bize göre.Çalıların ve ağaçcıkların arasındaki açık arazilerde günün başında gördüğümüz ötücüleri ve gri donlu Guguk Kuşu’nu bir arada bir daha izledik.Hürmüz ve Ergün Çizgili Ötleğen görmüşlerdi o bölgede biz de arayalım dedik.Göremedik ama güne damgasını vuran kuşları bol bol izledik.Kuzgun,Ötleğen,Sinekkapan,İncirkuşu türleri,Karatavuk ve Bülbüller eşliğinde şafak korosunu hiç de aratmayan bir akşamüstü korosu eşliğinde üst yola doğru yürüdük.

Bahar tüm güzelliği ile Riva’yı sarmış.

Otsu bitkiler,çiçeklenmeye başlamış katır tırnakları,henüz yeni çiçek açmaya başlayan ladenler,yeni yapraklarını çıkarmaya başlamış meşe türleri,bodur ve boylu funda çalıları,yabani elmalar,erikler her tarafa ,yeşil örtü üstüne türlü renk ve tonlarda dağılmışlardı.Gözlem başlangıcında hafif serin olan hava,öğleye doğru ısındı,öğleden sonra hafif rüzgarlı bir havaya dönüş yaptı.

Riva da yoğun bir inşaat baskısı var,terörü demek daha doğru.Bir yılda olan değişiklikler ileride olabileceklerin boyutlarını gösteriyor.Birçok yerde satılık tabelaları var.Birçok alan çevrelenmiş ileride toplu konut yapmak adına.Satış ofisleri var.Devam eden inşaatlar var hem de Riva çayırlarının başlangıç noktasında.

Kuşlara baktık,kelebeklere baktık,dereye baktık,denize baktık,bitkilere baktık.Bir dahaki gelişimizde göremeyeceklerimizi hafızamıza çektik gözlerimizle,kokularını ciğerlerimize doldurduk,tüm gün gördüğümüz bu güzellikleri yok edecek yüzyılın gerçekliğinin kendiliğinden ortadan kalkmasını dileyerek.

 
Riva ses(Sabah korosu)