

Tren;benim çocukluğumda kalmış ama yıllar sonra Kars'a gidiş gelişlerimde tekrar hayatıma girmiş bir ulaşım aracı.Ankara garından çıkarken sizi uğurlayan Atatürk ile başlayan uzun,konforlu,sürprizli bir yolculuk diyorum ben bu seyahatin özetine.
Uzun bir yolculuk yapacaksanız ve vaktiniz var ve treninde size verecek yataklı bir odası varsa şiddetle tavsiye ediyorum tren seyahatini.Kah uyuyun,kah kitap okuyun, sıkıldınız kah dolaşın,gidin lokantaya orada sıcak sohbetler kuracağınız bir kişi mutlaka bulursunuz.Lokantada oturmak iyi tercihlerden birisi çünkü görüş alanınız genişliyor.Hemen hemen dışardaki hiçbirşeyi kaçırmıyorsunuz.Eğer fotoğraf çekmek ilgi alanınızsa tren seyahati size camından özlellikle vagon sonundan harika kareler yakalama olanağı sağlıyor.Trenin içide artısı fotoğrafsa derdiniz.
Benim birde dürbünüm vardı tüm bunların yanında.Onunla nemi yaptım?Tabiki etrafa ve özellikle kuşlara baktım.Geçen sene Ekin Kargası,Küçük ak Balıkçıl,Karabaş Martı,Gökkuzgun,Arı Kuşu,İbibik,Örümcek Kuşu,Delice,Şahin,Leylek,Küçük Karga,Kuzgun,Kerkenez,Sığırcık ve biemediğim bir çok küçük kuş bana yolculuğumda eşlik etti.
Gökkuzgun'u ilk gördüğüm anı hiç unutamıyorum;dürbünüme takılan mavi bir kuş acaba bu nedir diye merak ve onu yakalamaya çalışmak,kitaba bakmak acaba bu o mu derken evet çığlığı.Arazide uçan mavi bir kuşu fark etmek çok heyecan verici hele birde ilk defa gördüğünüz bir kuşsa.
Trenin her geçtiği bazıları artık neredeyse hiç kullanılmayan istasyonlarda hüzün,çoğunlukla huzur saklıydı.İlk kullanıldığı günleri düşündüm terkedilmişliklerini gördüğümde.Nasıl dolu,nasıl heyecanlı günler geçirdiğini.Ne umutla ileriye bakıldığını.Şimdiki yalnızlığını hiç düşünmediği zamanlarını.Herşey değişir doğru ama işe yaraması daha faydalı olanlar neden terkedilir,değişim gerekliliği dayatması neden bu yanlış üzerinden beyinlere kazınır.Defterime Çerikli'nin istasyon binası çok estetik ve güzel diye not bile almışım.
Süngütaşı adlı bir yerden geçerken vay vay demekten kendimi alamadım,müthiş kaya oluşumları benim ağzımdan şaşkınlık ve hayranlık dolu bu nidaları çıkarmama sebep oldu.
Tezek dolu heryer.İnsanlar kış hazırlıklarını yapıyor bir yandan.Çobanlar koyunlar,inekler var dağlık bomboş arazilerde kimide hemen şehrin yanıbaşında ama sanırım farkında belkide değil ama ben dağlık arazideki çobanın daha huzurlu olduğunu düşündüm nedense.
Dereler akıyor.Boş dağlar ,boş araziler yoğun yeşil kadar güzel ve huzur dolu.Gördüğüm kadarı ile bile bu ülkenin heryeri çok güzel.Yokluğu ile varlığı ile herşeyi ile.
Eski köprüler ne kadar estetik.Yenilerin hantallığını görünce şaşırıyor insan.Teknoloji geliştikçe estetikde kaybolmuş.
Dağlık bir araziden geçerken bir parıltı gözlerimi kamaştırdı dürbünle baktım o tarafa nedir bu diye.Parlaklık bir azalıyor bir çoğalıyor,şıkır şıkır bazen.Sonra yakaladım,belirginleşti Erzincan tarafıydı dağdan aşağıya yöresel kıyafeti ile bir kadın iniyordu.Boynundaki takılarına elbisesindeki simlere güneş vurdukça parlıyordu ama nasıl parlamak.Aramızda 300-400 metre vardı ve etrafda ne bir insan ne bir hayvan vardı ne de bir ağaç yerleşim yeride en az onun yürüyüşe başladığı yerden 1.5 km uzaktaydı ve o dağdan aşağıya yerleşim yerine doğru koşa salına elinde geniş bir tepsi ile inmekteydi ışıklar saça saça.Kendimi birden bir masal içinde, masalın kahramanı bir kızı izlerken hayal ettim taki binaların ayırdına varana kadar.Yüzümdeki gülümseme şimdi bunları yazarken bile oluştu kendiliğinden o andaki gibi.Oralarda yok yere öldürülen bu masal kızlarını düşündüm.Bu güzel ülkedeki bütün masal kızlarını düşündüm.Çaresiz kendileri için biçilmiş yaşamı giymeye zorlanan.
Buralarda başka bir dostluk trende bile olsanız fark ediliyor .Tarlalarda çalışan çiftçilerin arkasındaki karga yığınları aradada birkaç tane leylek.Arkadaşı olmuş bu toprak insanının koca boş arazilerde,yardımcı insanların yanında .Çalışan insanın yanıbaşında, hemen gerisinde ya da çokça uzağında bu guruba bazen bir yırtıcıda dahil oluyor.Bir çeşit yarenlik fayda hesaplı,ama dingin.


Uzun bacaklı büyük kuşların huzurlu ve sakin duruşları sanki ermişlik halleri huzur veriyor insana,en azından bana.Düşündürür ; acaba bu dinleme ve sakin bekleyiş olgunluğuna insan neden çok ileri yaşlarda kavuşur ki kimi bunun yakınından bile geçemezken.Karakter ne menem bir şeydir ki herkesde başka şekil alır,insan da çok çeşitlidirde çoğu zaman hayvan benzetmesi üzerinden insanda tanımlanır. Tren de etrafla beraber kendinizide yeniden gözden geçirme şansına sahip oluyorsunuz,düşünüyorsunuzda düşünüyorsunuz.Tüm bunların eşliğinde Kars'a yaklaştım.
Kars girişine az kala Sarıkamış'a yaklaşmadan nasıl sıkı yağmur yağıyordu iyiki yanıma yağmurluğumu almışım.İnsanlar piknik yapmak için ovalara şehir yakınındaki boş arazilere gelmiş güneşli havanın keyfini çıkarmaya ama hava bir doluyor bir boşalıyor zaman zaman güneş açıyor.Ben görmedim ama bir yerlerde kesinlikle gökkuşağı var dedim kendi kendime.Sonra öğrendimki aynı saatlerde arabaları ile gelen arkadaşlar gökkuşağı görmüşler ve hepimizin yapmak istediği ama beceremediği işi gerçekleştirmişler;Gökkuşağının altından geçmeyi!Ben yapabileni duymadım onlar yaptuklarını iddia ediyorlar ve tabiki dilek tutmayıda unutmamışlar.Yalnız şunu öğrendimki hani gökkuşağının altından geçersen kız olan erkek,erkek olan kız olur hikayesi,bu uydurma.Arkadaşlarımın ikiside aynı hallerinde yaşamlarına devam ediyorlar .Bizde kurs döneminde havanın sürprizlerinden olan gökkuşağı ile karşılaştık uzaktada olsa gördük ve hemde iki tane yanyana gördük.Kars bize bol sürprizli ve keyifli bir dönem geçirtti desem yalan olmaz.

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder