9 Şubat 2010 Salı

25 Ocak Büyükçekmece

Bu sefer Ergün'le Avcılarda buluştuk.Parka geldiğimizde hem köprüde hemde parkda kimsecikler yoktu.Köprüye daha varmadan parkda Karatavuk ve Tarla Ardıcı gördük.İlerde göl yanında Tepeli Toygar'lar aceleyle yemek arama telaşındaydılar.Oraya buraya koşuşturuyorlardı.Her yer bembeyazdı ve göl yer yer donmuşdu.Köprünün üstünde nerde ise 2 saate yakın teleskopla gözlem ve sayım yaptık.Hiç teleskopun başından ayrılmadan sayım yapan Ergün'e ben zaman zaman soğuktan kaçarak eşlik etmeye çalışdım.Teleskopa bakmadığımda rüzgardan sakınmak için köprünün saklanma bölgelerine girip saklanıyordum.Gerçekden çok soğuk vardı.Oradan kapakların tarafına doğru yöneldik.Ben o yolu ilk defa buz tutmuş olarak gördüm.Rüzgarın yönü buzun oluşum şeklinden anlaşılıyordu.Kar rüzgarın estiği yöne doğru dalgalanırken donmuştu.Daha kapaklara gelmeden Ergün'ün uyarısı ile hemen önümde duran Dağ Bülbülü'ne baktım.Hemen yanına Dağ Kuyruksallayanı geldi.İkisi de çok güzeldi.Dağ Kuyruksallayanının renklerine ve endamına bayıldım.Kapakların orada ise Karatavuklar bol miktarda mevcuttu.Kapakların üstündeki köprüde durmak mümkün değildi.Müthiş bir rüzgar ve dalga vardı.Geçen haftalardaki gezide Sibirya olan bölge bu hafta Kutuplar olmuşdu.Düşmemek için dikkat ederek geri döndük.Dönerken gölün yanına indik.Arkamız eğimli olduğu için rüzgar kesilmiş oldu ve biz orada biraz nefes alıp güneşinde etkisi ile ısındık.Oraya yaz gelmiş gibiydi,yukarıyla karşılaştırınca.Makinemi almadığıma pişman olduğum ilk bölge burası oldu ve bunu gün içinde gördüklerim ve çekemediklerimden dolayı bir çok kez söyleyecektim.Gölün kıyısındaki sazlar tepelerine camdan yapılmış damla biçiminde birer şapka giymiş gibilerdi.Ve o cam şapkalarla güneşin ışıkları altında salınıyorlardı,parıldayarak.Söğütlerin göle uzanan dallarının uçlarından akan sular donmuşdu,oluşan ağırlık dalları gölün üstüne doğru daha bir eğmişdi.Göl meğer donmuş haliyle ne kadar güzelmiş.
Oradaki gözlem bittiğinde yine buzlu yoldan köprüye döndük ve biraz da yol ortasında gözlem yaptık.Köprüye dönüp gözleme ve donmaya devam ettik.Rüzgar bıçak gibiydi.
Fotoğrafçı arkadaşları çağırdı Ergün.Geldiklerinde ilk uğrak yerimiz sahil oldu.Oradada Dağ Bülbül'ü vardı diğer türlerin yanında.Ergün bu kuş'un kendini öyle çok göstermediğini söylemişti ,şanslıydık bol bol izleme fırsatımız oldu.
Gölün doğusuna doğru yola koyulduk.Yol kenarları Tarla Kuşu kaynıyordu.Aklıma bu kuşu duyunca hep şu replik gelir eski günlerden'Tarla kuşuydu Jülyet':).Güzel kuş bütün kuşlar gibi.
Hanay arkadaşımızın uzun süreden beri arzusu Paçalı Şahin çekmekmiş.Ve o oldu.Kuşu gördü çıktı başladı deklanşöre basmaya,tabi arkadaşı Özlem de aynı şeyi yapıyordu.Ben de kararlılık ve inat etmek denen halin sonuçlarını izlemekle meşguldüm.Bir süre sonra öyle bir yola girdik ki arabanın o yolu zincirsiz çıkması imkansızdı.Olamadı nihayetinde.Bizlerde arbadan indik.Yürümeye başladık.Araba geri gitti ve bir kaç deneme sonrası hız alarak o yokuşu çıktı.Bizde epeyce bir yolu yürüyerek arabaya ulaştık.Tekrar doluştuk arabaya ve bu sefer başka bir istek geldi Hanay'dan;çektiği erkekdi,eh bu güzel erkeğe birde güzel dişi yakışırdı.Ne oldu bir süre sonra; dişisi onların fotoğraf ekranındaydı Ergün'ün onayıyla;evet dişisiydi.
Gölü tavaf etdikden sonra gözlem yapa yapa Bahsayiş sedde ye kadar geldik.Oradaki gözlemlerden sonra Taş ocağı kanal boyuna yöneldik.İlerde durduk dala konmuş bir Şahin bolca fotoğraflandı.Fotoğrafçı arkadaşlar ekmekle gelmişlerdi iki adet Kızılgerdan bizi çok eğlendirdi.Ekmek attık onlara ve ekmeği etrafa saça saça oradan uzaklaştık.
Fikret Bey'i arazide görmüştük.Konuşulmuşdu.Sonra tekrar görüşüldü bir Şahin'in arkasında onu bulmak için koşturduğunu öğrendik.Kuşu denizde görmüşdü yüzerken ve onu bulmaya çabalıyordu yardım istiyordu çocuklardan.
Yanına gittiğimizde kuşu bulmuş olduğunu gördük.Arkada dedi.Gözlemde bitmişdi akşam oluyordu,çorbacıda buluşmak üzere sözleştik.Çorbacıdan bir kutu istendi ve kuş içine yerleştirildi.Herkes merakla tepesine dikilmişdi.Şahin kutudaydı.
Ahmet Kütükçü arkadaşımız ilk başvurulan kişi oluyor bu durumlarda ne yapmalıyız sorularına cevap aramak için.Baktım bendeki malzemeleri söylüyor Fikret Bey'e.Geçen hafta bana kanadı kırık bir karabaşmartı gelmişdi ve verilmesi gereken serum aletlerle beraber bende vardı.Fikret Bey'e isterseniz alabilirim evde malzeme var dedim. Olur dedi.Ve ben kuşu aldım göz kısmına bir gazete yerleştirip dışarı ile bağını keserek eve getirdim.
Kapıcıdan büyük bir kutu istedim.Sağolsun hemen buldu.
Hortumla midesine katkılı serumu gönderdiğimiz an görülmeye değerdi:Kızkardeşim yardıma geldi.Martıyı kucağa alıp müdahale ediyordum ama bunun eh pekde azımsanmayacak pençeleri vardı.Kutuyu açınca hali olmayan kuş ,gözleri ile bizleri uzaklaştırmayı başarıyordu desem yalan olmaz.Sizi takip edişi,bakışı mükemmel.Korkan ama asla tehdidi elden bırakmayan o güzel gözler hep aklımda ,şimdi bile.Cesaretimizi topladık ve kardeşim onu tuttu kaldırdı hafiçe ve söylediği ilk şey şuydu;''bunun içi boş,inanılmaz!?''Hortumu açılan ağzından içeriye doğru saldım hafifçe dikleştirerek ve şırıngadaki serumu yavaşça boşalttım.Ona verileni hafifçe yutkunarak aldı.Bu işlemi 3 kere yaptık.İşlem bitince onu odada kutuda bırakıp diğer odaya gidiyorduk.Bir süre sonra odadan sesler duyduk.Bakmak için geldiğimizde ayağa kalkmıştı ve bize bakıyordu.Ama hala hali yoktu.Biz ona yaklaştıkça oda kutunun kenarına doğru yıkılıyordu.Ayakta kalacak hali yoktu ama en ufak bir canlanma onu yatma halinden kaldırmaya yetiyordu yapısı gereği sanırım.En son işlemimizide yaptık ve onu sabaha kadar ellemedik.Sabah kalktığımızda ilk iş onu besleme eylemi için hazırlıklar yapmak oldu.Kutuyu açtığımızda bize can alıcı güzel gözlerle bakan akşamkinden daha güçlü bir Şahin vardı karşımızda.Tutma girişimlerimiz pençe ve kanat tepkileri ile karşılandı.Ve bizi durdurdu.Ona ve kendimize zarar vermekten korktuk.Bize önerilen çarşaf yardımı ile tutma işine hiç girişmedik ve iyi ki odaya salma işini yapmamışız diye de sevindik.Hemen Luke arkadaşımızı aradım ve konuyu anlattım.''Tamam'' dedi ''ben alırım''.Kuşu hazırladım kutuyla beraber dediği saatte ona teslim ettim.
Luke 7 yıl Amerika'da yırtıcıların rehabilitasyonunda çalışmış.Bilgili ve deneyimli.Ondan sonra hep konuştuk kuşun durumu ile ilgli olarak.Kızkardeşim haklıymış;kuş 450 grammış.Besleyici özel serumlarla 7 günde beslenince 650 gr a ulaştı.Dışkısını da incelemiş bir ek hastalık söz konusumu diye o konuda sağlıklı çıkmış.Kış ortasında çok soğuklarda bu olurmuş.Beslenemediği için zayıf düşmüşmüş.Ayrıca pençesinde ve ağız kısmında pençe izleri görmüş ki buda başka bir yırtıcı ile kapıştığının göstergesi imiş.Şimdi 900 gr.Ve uçmaya hazır.
Evet Fikret Bey'in haklı inadı sonucunda ve Luke'un bakımı ile iyi olan Şahin yarın salınacak.Bende izlemeye olaya tanıklığa gideceğim.